Yaşama dair her gerçeklik bizim kendi tapınağımız, evimiz, bu anda olduğuna şükretmek de bereketi. “Ol”duğunu kabul etmek. Olduğun şeyle inandığın şeyi bir kılmak da benzer bir şükran gösterme hali. Geleceği eyleminle belirleyebildiğin için çoğalan bir döngü. Böylece oluyor bu yaşamın daimiliği. Gerçekleştirerek, yaşayarak. İnandığın şeyi gerçek kılmaktan daha başka ne yaşamsal kılabilir bu yolculuğu? Kendine ya da yaşama dair inandığın tüm mitlerin bir zaman ve mekânda gerçek oluşu. Olmak istediğin canlıya dair tüm düşüncelerin nefes almaya başlaması. Yaşamın olduğu yerde taraf yok. Tanrılar ve inananlar yok. Bir yere iman etmemize gerek yok, üst bir güç olmasına gerek yok. Boyun eğmeye gerek yok, dik durma çabasına bile gerek yok.
Sadece tapınakta olmak, bütüne eğilmek üzere eylemek var. Çünkü bütüne yönelmeyen insan tasarısı sistemlerin peşindeki hiçbir devrim, bu tanımı mümkün olmayan ve tahmin edilemez yaşama hissinin yaratacağı etkiden daha özgür, daha gerçek, daha kudretli olamaz.
“Yok Oluş İsyanı” ile Söyleşi
Peki, nedir…
View original post 770 more words